Diyelim ki, peygamberler çıkmasaydı veya kitap ve din diye bir şey bırakmasaydı, acaba bizler Allah a inanmaktan bahsedebilir miydik.
Önce hayvanlar, Allah diye bir mevhumu ararlar mıydı..?.
Ben, şahsım adıma, Allah ı aramayı bırak, böyle bir şeyi dahi düşündüklerini sanmıyorum ve duymadım. Sadece insan denilen varlıklardan bir kısmı, Allah a inandıklarını, bir kısmı da İnananların inandıkları Allah ı, inkar ettiklerini gördüm. Allah a inananlar neye inandıklarını, inkar edenler de niçin inkar ettiklerini bilmiyorlar. Bir gurup daha var ki, Kendilerinin Allah olduklarını söylerler. Bunlar da Allah kavramı hakkında çok basit, değersiz, anlamsız manalara sahipler şöyleki. Biz kendi kendimizi yaratamadığımıza göre, bizi bir yaratan var demektir. Önce, Allah yaratıcı”tekvin” olmalıdır, niye yaratılmış olduğumuz için ve ölümsüz”baki” olmalıdır, niye öldüğümüz için, hayatı olmalı, bize hayat verdiği için,
İlmi olmalı, bu kadar harika şeyler yaratmasını bildiği için, bize de öğrenme sıfatı verdiği için, kudreti olmalı, kainatı idare ettiği için, Vücudu olmalı, var olduğu için.
Ayrıca Allah a inanmanın, bulmanın da bir anlamı olmalı, yoksa Allah denilen varlığın insan için bir anlamı olmaz. İnsan ve canlılar yaratıcıdır, yani ürerler ama ölümlüdür. “Tabiat, doğa, Kainat” yaratıcıdır derler doğru söylüyorlar, yaratıyor, üstelik Kainat ölümsüz de, okadar mükemmel ve güzel şeyler yaratıyor ki, fakat, İnsanın yaratmış olduğu “eşya denilen : herhangi bir şeyi, bir masayı, kalemi, makineyi, yaratamıyor.“Burada bir çelişki yok mu! tabiki var. Bunca mükemmel şeyleri yaratan, bunları yaratamaz mı?. Kainat yaratıyormuş gibi görünüyor, hiç ölü bir şey diri bir şeyi yaratabilir mi. Hiç ölü bir şey dirilir mi, hadi ölümü yendi dirildi diyelim, madem ki dirildi, niye ölüyor.
Bütün mesele ölüm meselesinde yatıyor. Ölüm meselesi çözüldüğü an her şey çözülür. Biz bunları söylerken zahiri anlamda söylüyoruz. Öldükten sonra derken bu da yanlış anlaşılmasın, öldün mü işin bitti demektir. Geri dönüşü olmayan durum demektir. Öldükten sonra ne olduğunu ne bilen var nede gören var. Öldükten sonraki mesele hakkında hiçbir ip ucu yok. Sadece bazı tahminler ve reankarnasyon olayları var.
Eğer başta söylediğimiz gibi Peygamberlerin kitap ve dinleri olmasaydı o zaman Kainata Allah demekten başka çaremiz kalmazdı. O da insan ın ölümlü oluşundan yoksa, insan ölümsüz olsa idi, o zaman insan Allah olurdu. Kainatın Allah olması mümkün değil çünkü cansız, insanın Allah olması mümkün değil, çünkü ölümlü.
O zaman başka bir yerde aramak lazım,
1-) Allah o zaman hem kainatın, hem de insanın dışında bir varlık olması gerekiyor.
2-) Allah ın, Kainat ve insan la olan ilişkisini anlamak lazım.
Allah ın Kainatla ilişkisi ne olabilir hiçbir ortak yanı yok. Allah ın insanla ilişkisine baktığımızda, her ikisinin de ortak tarafları var, şöyle ki “Hayat, İlim, İrade, kudret, kuvvet, görme, işitme, kelam, vücud, yaratma”. Gibi sıfatların ortak olduğu görülüyor. İnsan sanki Allah ın bir eşi, yalnız Allah sıfatlarıyla birlikte görülmüyor. Sadece akıl yürüttüğümüzde böyle olması gerekir diyoruz. Fakat insan zahir olup görünmektedir.
3-) Acaba, Allah halk olarak kendisi zuhur etmiş olmasın. Bütün bu filmleri kendi oynayıp kendisi seyrediyor olmasın. Yani yaratılmış insan diye bir şey olmayabilir. Fakat bu sözü kendisi söyleyemez, bu sözü söyleyebilecek ayrı bir varlık olması gerekir. Çünkü kendisi kendisinden ayrı değil ki kendini kendinden ayrı tutsun.
4-) Hem Allah, hem de insan diye bir varlık ta olabilir. Yukarıda söylediğimiz gibi Allah ın sıfatları ile İnsan ın sıfatları ortak, Sanki bir, fakat ayrı iki ilah.
a-) Allah, Kainat tan insana kudretini anlatmaya çalışıyor olabilir, Kainatın mükemmelliğini görmemek mümkün değil, Yöneticisiz olamayacağı aşikar.
b-) Allah, insan dan insana bir şeyler anlatmaya çalışıyor olabilir, Şöyle ki insan Allah ı nerden bulacakta kulluk edecek, bulsa da nasıl kulluk edecek, mümkün değil, ama Allah adına Allah sıfatlarına sahip nasıl olsa insanlar var. Onlara olan hizmet ve yardım, Allah a olan kulluğun yerini tutmaz mı. İnsanlara olan zulüm Allah a isyan olmaz mı.
Gerçi insan hep bunları bir şirk içinde yapar ama.
d-) Allah halk olarak kendisi zuhur edebilir, sözünü alırsak. Bunu söyleyecek bir insan olamaz, çünkü insanın kendisi Allah, Allah ın kendisi insan olacağı için. Allah bu sözü kendine niçin söylesin. Allah kendine niçin insan desin. Allah olmak varken niçin insanlığı seçsin.
Bu sözü ancak şeytan söyler . Söyler de kime söyler. Allah a söyleyecek hali yok, o zaman başka biri daha olmalı, peygambere söylese, peygamberin insan olması gerekir. O zaman peygamber, Allah değil, şeytan değil, o zaman, o, da ayrı bir varlık olmalı.
O zaman da İnsan olarak neden ve neyden yaratıldığımızı düşünmemiz lazım, bu konuya geçmeden önce materyalistlerin düştüğü en büyük hatayı da söylemek gerekiyor. Kainata canlı dediğiniz anda ve irade verdiğiniz zaman otomatikman Kainat Allah olur. İnsanın konumu ne olur İnsan, kainattan daha mükemmel bir varlık değil mi. Apaçık meydanda, insan daha mükemmel bir varlık. O zaman Allah olacak birisi varsa o da insandır. Biraz da peygamberlere değinelim.
Her peygamberin Allah anlayışı da farklıdır. O zaman da en iyi Allah anlayışına sahip bir anlayış gerekiyor.
Örneğin (A)kişisi bir altın sahibi, (B)kişisi on altın sahibi (C)kişisi yüz altın sahibi ve bizi davet eden kişiler olsun. Şimdi en akıllıca davranmak yüz altın verene gitmek değil midir. Allah anlayışıyla birlikte din anlayışının da bir anlamı olmalı, yoksa niye din diye bir şeye lüzum görülsün, o zaman Allah ı dinle birlikte düşünmek gerekmez mi.
Sonra Allah neden kendi dinini kendi anlatıp öğretmiyor, yoksa öğretiyor da insanlar mı anlamıyor, yoksa engelliyen şaşırtan, yanıltan, aldatan bir şey mi var “şeytan gibi”.
Söylediğimiz doğru ki, Peygamber ve Resul gibi insanlar çıkmışlar Allah ve din meselesini anlatmaya çalışmışlar. Çalışmışlar da yine anlatamamışlar, veya anlamamışlar, veya anlamışlar işlerine gelmediği için inanmamışlar, üstelik öldürülmüşler, veya çok daha farklı bir şey var.
Peygamber ve Resuller Allah’ı öyle veya böyle önce anlamışlar sonrada anlatmaya çalışmışlar.
Gelelim kendimize bizler Allah ı anlamak için demek ki peygamber veya resul olmamız gerekiyor.
Ya peygamber veya resul olup, Allah ı bulacağız, yada Allah ı bulup peygamber veya resul olacağız. Allah ı bulacağızki dini bize öğretsin. Dini bize öğretsin ki şeytana karşı koyalım, korunalım. Din niçin gerekiyor, şeytana karşı korunmak için gerekiyor.
Allah ı bulana din ne gerek din şeytana karşı gerek. Allah ı bulan Allah a kulluk eder durur.
Mesele ölmeden önce Allah ı bulmaktır.
Eğer bu anlatılanlara doğru diyorsak, o zaman Allah kendini bize anlatması ve ispatlaması gerekir ki ona inanalım. Bana göre Allah kendini şu kainatta bize yaptıklarıyla bize bir şeyler anlatmakta; şöyle ki, baştan beri anlattıklarım hep birer örnektir, yine kısaca tekrar edersek, diriltmek, öldürmek, başka örneklerle devam edersek, beslemek, insana vermiş olduğu düşünce, dünyanın iradesi olmadığı halde 1-) Güneşin etrafında dönmesi, 2-) Kendi etrafında dönmesi, 3-) Eğilip kalkması, İradesiz bir varlığın bu üç hareketi kendi başına yapması mümkün mü?.
Bütün mesele iradenin ne olduğunun anlaşılamamış olmasıdır. İradenin ne olduğu anlaşılırsa benim ne anlatmak istediğim de anlaşılır.
Yok, anlaşılmazsa benim anlattıklarımda anlaşılmaz.
İRADE ne demektir : Önce sözlük anlamından başlayalım. :İstek. Arzu. Dilek. Emir. Buyruk. Karar verme gücü.
Şimdi örnek verelim : Hayvanlar iradeli yaratıklardır. Şöyle ki kendi yapacakları işlere kendileri karar veriyorlar, dilediği gibi serbest hareket ediyorlar. Ta ki birileri bu iradelerine karşı irade koyana kadar. Demek ki irade kendi kendine karar verme gücüdür.
Şimdi, eğer bu anlaşıldı ise şu örneğe dikkat edin bir insan vardır ki kendi iradesine göre hareket eder, bir insan vardır ki bir başka iradeye göre hareket eder, bir insan daha vardır ki bazı zaman kendi iradesine göre, bazı zaman da başkasının iradesine göre hareket eder.
Bunları niye anlatıyorum, Allah ın iradesi var mı dır, yok mudur. Sözümüzde biz şunu söyledik, insanın iradesi vardır dedik. Şimdi Allah ın iradesi varsa insanın iradesiyle uyuşup uyuşmadığına bakmak gerek. Allah ın iradesi yoksa İnsana olan yaklaşımına bakmak gerek, bu ne demek, yani insan irade eder de “isterse” Allah ta onu yapar, demektir. Yalnız şunu da unutmamak gerekir, bir insan yok ki şu zamanda yedi milyara yakın insan var. O zaman kimin istediği ne kadar ve ne zaman olacak demektir. Yetmediği gibi bir insanın diğer bir insanın isteklerine zıt oluşu da var. O zaman nasıl olacak.
Birazda şeytandan bahsedelim. Şeytan kimilerine göre yok, kimilerine göre var, Allah ın meleği deniliyor, ikinci husus şeytanın iradesi var mı, varsa, kendi başına hareket etme yetkisine sahip demektir. Yoksa kimin iradesiyle hareket ediyor demektir.
Şeytanın iradesi olursa peygamberleri o öldürebilir. Eğer iradesi yoksa, o zaman peygamberleri öldürün emrini kim veriyor. Allah olamaz çünkü o peygamberleri koruyucu konumundadır. Melekte olamaz iradesi yoktur. Şeytan olabilir, çünkü iradesi vardır. Şeytan peygamberlerin düşmanıdır, İradesi olmalıdır, kendi başına hareket edebilsin, ölümsüz olmalıdır, Allah bir şey yapamasın, Tek çare Allah peygamberlere şeytandan korunmak için dini öğretmesidir. Çünkü insan ölümlüdür.
Bu zamana kadar şunları sıraladık : 1-) Hayvan- 2-) İnsan- 3-) Allah-
4-) Kainat- 5-) Kitab ve din- 6-) Peygamber ve resul- 7-) Şeytan ve melek-.
Bunların içersinde sadece Hayvan ve Kainat zahir olup görünmekte, İnsan da sadece sureti itibariyle bilinmekte dir.
Dikkat edersek sadece İnsan denilen varlık diğerlerinden söz etmektedir.
İnsan diğerlerine elbise hükmünde görünüyor. O zaman insan denilen elbisenin içine bakmak gerek. Aynı zamanda kendi içimize de bakmak gerek.
O zaman İnsan temelinde her şeyi düşünmek gerek. Şöyle ki, “Hayvan” insanın nesidir, “Allah” insanın nesidir, “Kainat” insanın nesidir, “Kitab ve din” insanın nesidir, “Peygamber ve resul” insanın nesidir, “Şeytan ve melek” insanın nesidir,
“Hayvan” insanın nesidir :Vücududur.
“Allah” insanın nesidir :İmanıdır.
“Kainat” insanın nesidir :İç Aleminin misalidir.
“Kitab ve din” insanın nesidir:Şeytana karşı silahıdır.
“Peygamber ve resul” insanın nesidir:Aklı ve zekasıdır.
“Şeytan ve melek” insanın nesidir:Melekeleri ve niyetleridir.
Olduğu ortaya çıkar.
Buradan da,
Allah insan dan din”yaşam” olarak zahir olmaktadır. Daha başka bir söyleyişle Allah her insan dan DİN “ fiiliyat, amel, nasihat, ibadet, çalışmak, savaş”v.s gibi zuhur etmektedir. Buradan da şu çıkar dinsiz insan olmayacağı gibi Allah’sız insan da olmaz. Lafa geldimi Allah her şeyi yaratandır deriz sonrada zulmederiz. Yine Kafirleri, Münafıkları, Mü’min leri, Müslüman ları da yaratandır deriz ama yapmadığımız zulüm kalmaz. Bu nasıl bir anlayıştır. Buradan da şu çıkar, her türlü barış Allah la, her türlü savaşta şeytanla olmalı.
Bir de Muhammed a.s. ın Allah anlayışı vardır.
1-) Söze Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla diye başlar.
2-) Yarabbim senden kaçar sana sığınırım der.
3-) Allah : kainata sığmam bana kul olmuş mü’min kulumun gönlüne sığarım der.
4-) Kur’an :Muhammed’e tabi olanlar Allah’a tabi olmuş demektir. Der.
5-) Sorsak insanlara Peygamber nerde, öldü derler, Kur’an ne der : Peygamberlere, Velilere, Şehidlere ölü demeyin onlar diridir der.
Peki a-) Neredeler, b-) Neden yalan söyleniyor, c-) Yalan söyleyenlere ne denir ve kimlerdir. Neden yolu tarif edilmiyor. d-) Şeytan dan niçin bahsedilmiyor.
6-) Kur’an da :Şeytanın söylediklerini Allah söyledi derler. Bu ayetler niçin açıklanamıyor.
7-) İnanç nerde başlar nerde biter.
8 -) İnancın tarifi herkese göre neden farklı.
9-) Peygamber bulunmadan, olmadan, tabi olunmadan, Allah’a iman olur mu.?..Bunlar bilinmeden Allah inancı olur mu?.
Sonuca bakılırsa bütün yollar yanlış tek bir yol doğrudur. Resulün dediği gibi Benim Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak bunun yetmiş ikisi helak olacak.“dinden, imandan çıkacak”.
SONUÇ : Demek ki zahir de kur’an temelinde tabi olunacak bir Allah dostu bulmak gerek